19 Nisan 2017 Çarşamba

İslamda Evlilik, Eş Seçimi, Eşlerin Hakları Ve Boşanma

İSLAM’DA EVLİLİK

EVLENMENİN GEREKLİLİĞİ

Allahü Teâlâ, insan neslini devam ettirmek için, erkek ve kadınları birbirlerine cazip kılmıştır. Aynı zamanda, bu duygu karşısında, insanları dünyada çetin bir imtihana tâbi tutmuştur. Bu imtihanı kazanan, dünya ve ahiretin kahramanıdır. İnsanların iyi veya kötülüğü, daha çok iffet işinde belli olur. 

İffetsiz olan, Allah katında günahkâr, halkın yanında da itibarsızdır. Bir namussuzun toplumdaki iyilerin yanında itibarı [saygınlığı], bir köpeğin itibarı kadar yoktur. Zengin ve çok güzel bir kadın, eğer iffetsiz ise, itibarsızdır. Fakir ve namuslu bir kadın ise, her zaman itibarlıdır, saygıya layıktır. 

Dünyadaki pek çok rezaletler, cinayetler, kavgalar, kıskançlıklar, özetle bütün fenalıklar, iffetsizlik yüzünden meydana gelmektedir. İnsanların pek çoğu, iffetsizliğin kötülüklerini bildikleri halde, kendilerini bu kötü yollara sapmaktan alıkoyamaz. Bu kuvvetli duygu karşısında, insanları alıkoyacak çareler vardır. Bu; terbiye ve ahlak meselesidir. 

Allah’tan korkan bir insan iffetsiz olamaz. O halde, çocuklarımıza Allah korkusunu öğretmeye çalışmak, bizim için en başta gelen görev oluyor. Allahü Teâlâ’dan korkmak için, Allah’ı iyi bilmek lazımdır. Allah’ı bilmek için, Onun büyüklüğünü ve sıfatlarını öğrenmek zorundayız. Allahü Teâlâ’yı hiç düşünmeyen bir topluluk için, Allah korkusuna sahip olmak kolay değildir. Allahü Teâlâ’dan korkmak da, bir bilgi, bir çalışma ve bir gayret işidir. Durup dururken, Allah korkusu meydana gelmez. Dinin emir ve yasaklarına riayet edene kolay gelir.

Özellikle büyük şehirlerde iffet işi tehlikeli bir yoldadır. Bir genç kızın, kendi başına yalnız kendi aklı ve anlayışı ile iffetini muhafaza etmesi, cidden güçtür. O genç kız, eğer biraz da güzelse, hatıra ve hayale gelmeyen tehlikelerle çevrilmiş demektir. Bu tehlike, okulda, yollarda, otobüste, komşularda, hatta evinin içinde, telefonda, internette yakasını bırakmaz. 

Kızlarımız, tehlikeler karşısında aciz bir mahluk olarak, ahlaksızların elinde bir oyuncak olmamalıdır. Bu devirde herkesten, her yerde ona zarar gelebilir. Bu zarar, onun parasına, puluna değil, şeref ve haysiyetinedir. Paraya olan zarar telafi edilebilir. Manevi zarar, yerine konamaz. Ahlaksızların içinde genç kız için şerefle yaşamak çok güçtür. İffetli bir kız, diğer bazı kızlar gibi, flört yapmaya heveslenmemeli. Bu tehlikeli bir tecrübedir. Esasen flörtle yapılan evlilik, çok zaman mutluluk getirmez.

İffeti muhafaza için, gençleri zamanında evlendirmeli, iffeti zedeleyecek yerlerden uzak durmalıdır. Gençliğin hakkı adı altında çeşitli eğlenceler, genç kızı elde etmek için birer tuzaktır. Bunun tuzak olduğuna inanmayan bir kız, tuzağın içine düştükten sonra, aklı başına gelir. Fakat iş işten geçmiştir. Tuzağın görünüşteki cazibesine kapılan kızlar, erkeklerin elinde çabucak birer oyuncak hâline gelir. Kendine güvenen bir kız bile, onların karşısında sonuna kadar dayanamaz. Yakışıklı bir erkeğin aldatıcı gülümsemesi karşısında, yenilebilir. Artık o kız, tuzağa düşmüştür. O tuzaktan kurtulan pek az veya hiç yoktur. Hâlbuki o tuzak dediğimiz eğlence yerlerine gitmemek daha kolay bir iştir. (Göz görmeyince, gönül katlanır) diye bir atasözü vardır. Oraya gitmeyen bir genç kız, oranın tehlikesinden kurtulmuş olur. Giderse, kurtulması zordur.

İffet; bir genç kızın veya kadının, değer biçilemeyen bir mücevheridir. Bu mücevheri ele geçirmek için, Allahü Teâlâ’dan korkmayan her erkek bütün şeytanlığını kullanır. Ele geçirdikten sonra, maksadına erişmiştir. Artık o, mücevherlikten çıkmış, âdi bir taş olmuştur. Sokağa atılıverir. Bu alışverişte, erkek, bir namus hırsızı, kadın ise, mücevherini çaldırmış, bir zavallıdır. 

Resulullah efendimiz buyurdu ki: 
(Bir kızın küfvünü [dengini] bulunca, hemen evlendiriniz!) [Tirmizi]

Görülüyor ki, kadını, kızı küfvüne, yani dengine vermek gerekir. Küfv, erkeğin soyda, malda, din işlerinde ve şerefte kadına uygun olması demektir.

Küfv demek, zengin olmak, maaşı çok olmak demek değildir. Küfv olmak, erkeğin salih Müslüman olması, namaz kılması, içki içmemesi, yani İslamiyet’e uyması ve nafaka kazanacak kadar iş sahibi olması demektir. Erkeğin, yalnız zengin olmasını, apartman sahibi olmasını isteyenler, kızlarını felakete sürüklemiş, Cehenneme atmış olurlar. Kızın da namaz kılması, başı, kolu açık sokağa çıkmaması gerekir.

***

İffetli olan, aile efradının da iffetli olmasını ister. Onları da kötülükten korur. Kendisi kötü olursa, bir gün çoluk çocuğu da Allah saklasın kötü yollara düşebilir. Çocuklarının iffetsiz olmasını hangi ana-baba isteyebilir?

Çocuklara iyi örnek olmak gerekir. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(İffetli olursanız, kadınlarınız da iffetli olur. Ana-babanıza ihsan ederseniz, çocuklarınız da size ihsan eder!) [Taberani]

(Kötülükten korunmak için, nikâhlı yaşamak ve iffetli olmak gerekir.) 
[İbni Asakir]

İnsana en büyük zarar, kötü arkadaştan gelir. Kötü arkadaşlarla düşüp kalkan, kılavuzu karga olan nasıl her zaman temiz olabilir? 

İyi insanlarla beraber olan kimse, bir müddet onlar gibi iyi iş yapmasa bile, onların yanında kötülük edemez. Hadis-i şerifte,
(İnsanın dini arkadaşının dini gibidir) buyuruluyor. (Tirmizi)

Şu halde yapılacak iş, arkadaşlık edilen kimselere dikkat etmek ve kötü arkadaşlardan uzak durmaktır. Namuslu, iffetli yaşamak isteyene cenab-ı Hakkın bunu nasip edeceği din kitaplarında yazılıdır. Bir hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(İffet talep edeni, Allahü Teâlâ iffetli kılar.) [Hakim]

***

Zina: 40 TL.
Evlilik: 40.000 TL.
Ulaşılamaz hale getirilecek olan zina iken,
Ahir zamanın tüm fitneleri içerisinde;
- Kadınların "beyaz atlı prens" beklentileri,
- Erkeklerin "manken gibi olsun" istekleri,
- İş, ünvan, makam sevdaları,
- Ev, araba, eşya hevesleri,
- Düğünlerdeki "israf yarışları" ile maalesef evliliği ulaşılamaz hale getiriyoruz...

Hâlbuki
Allah'ımız (cc): "Zinaya yaklaşmayın..." (İsra, 17/32)
Efendimiz (sav): "Nikâhın en hayırlısı, en kolay olanıdır." (Ebû Davud, Nikah; 32) buyurmuşken...

Evlilik gibi ulvi bir müessesesiyi din, ahlak, namus ve temiz bir nesil için acilen vücuda getirmenin yollarını aramalı ve bunun içinde gereken ne ise yapmalıyız.
Çağımızın erkek ve kızlarına duyurulur ilan edelim bunları. Erkekler kızın yüzüne; kızlar erkeklerin cebine baktığı sürece ve evlilik öncesinde, düğünde ve evliyken İslam’a göre yaşanmadıkça boşanmalar evliliği geçer.

Kadınlar kocalarına, “Ben senden yüksek gelir değil, sadece helal para kazanmanı istiyorum.” dese, Türkiye'nin yüzü değişir...!
Kocalarda hanımlarına “Ben senden modaya uymanı değil Allah’a uymanı istiyorum.” dese Türkiye'nin yüzü değişir...!
Not: Tabi ki eşler birbirine karşı süslenebilir, süslenmelidir de.

İSLAM’A GÖRE

Evlilik öncesi tanışma görüşme:  Yanında başkaları varken veya kapalı kapılar ardında olmadan ve kısa sürecek şekilde

Düğün: İslam’a uygun şekilde yani kadın erkek ayrı olacak şekilde dualı düğün düzenlenmeli,
Düğün sonrası: Tarafların görev ve sorumluluklarını yerine getireceği şekilde olmalıdır.
Daha kapsamlı bilgi yazının devamındadır.

Evlenme yaşı gitgide yükseliyor. Neredeyse yirmi iki yaşında bir genç evlense düğüne bile gidilmeyecek. Kıyamet alameti! "Rezillik, yirmi iki yaşında evlendi çocuk. Bir hata yaptı Allah affetsin." Yani neredeyse düğün tebriki yerine taziye yapılacak ha! "Ne oldu başınıza ne geldi. Bu çocuğu niye evlendirdiniz? Yirmi iki yirmi üç yaşında! Bir şey mi oldu? Yanlışlık mı yaptı da evlendirdiniz?
Daha iş var, güç var. Daha düzenini kuracak bu! Hey gidi hey!
Esmaü'l Hüsna'da Allah, Rezzak imiş. Esmaü'l Hüsna konferansı dinle dur. Evlerde de Esmaü'l Hüsna levhaları asılsın.
Allah Rezzak: ama rızkı diplama veriyor ha! 
Allah Rezzak: diplama rızık versin. Düştüğümüz çelişki, şeytanı bile güldürecek halde geldi. İffeti korunmanın asla ve kat'a evlenmekten başka bir yolu yoktur.

EŞ ADAYI SEÇERKEN NELERE DİKKAT ETMELİYİZ?

İslam, evliliğin uzun ömürlü olması için iyi bir eş seçiminin yapılmasını esas alır. Yuvanın huzur, uyum, mutluluk ve karşılıklı güvene dayanan prensipler üzerine bina edilmesi için, bu yuvada din unsurunun ön planda olması gerekir. Çünkü din unsuru, insan yaşlandıkça artar, güzelleşir, gelişir ve bağları kuvvetlendirir. Oysa zenginlik, güzellik, soy-sop gibi unsurlar, hem geçici hem de insanın kibrini artırdığı için, huzursuzluğun temel nedeni sayılmaktadır.

İşte bu nedenle; Hz. Peygamber(a.s): "Kadın, dört şeyi için nikâh edilir; malı, soyu, güzelliği ve dini; sen dindar olanını seç ki, evin bereket bulsun" buyurmuştur. (Kütüb-i Sitte ve İmamı Ahmed'in Müsned'i ile İslam Fıkıh Ansiklopedisi)

Diğer bir hadisi şerifte de Rasulullah (s.a.s), malın ve güzelliğin getirdiği problemlere dikkat çekerek evlilikte dindarlık dışındaki bir tercihi açıkça yasaklamıştır. "Kadınları güzellikleri için nikâhlamayınız, olur ki güzellikleri ahlakça düşmelerine sebep olur. Onları malları içinde nikâhlamayın, zira malları azgınlıklarına yol açabilir. Kadınları dindarlıktan dolayı nikâhlayın. Şüphesiz dindar olan yırtık elbiseli bir cariye (böyle olmayanlardan) daha üstündür." (İslam Fıkıhı Ansiklopedisi 9.C SH. 14)
***
Çok önemli bir Evlilik tavsiyesi...

"Bilindiği gibi, kişinin ahirette ilk hesaba çekileceği ameli namazıdır. Namazdan geçerli not alırsa diğer soruları kolaylaşır, alamazsa diğerleri zaten hiç sorulmaz. Yani namaz barajdır.
Şimdi Allah'ın tercihi de bu iken, kullar nasıl olur da namaz kılmayan birisini kendisine eş olarak seçebilirler?"
| Faruk Beşer Hocaefendi

Eş adayında arayacağınız ilk ve en önemli kriter, "Sabah Namazları" olsun. Tanışmaya gittiğiniz vakit karşı tarafa yönelteceğiniz baraj sorusu: "Sabah Namazı kaçırır mısınız?" olsun. Zira, Sabah Namazı kılan bir insan, sahiden de çok kaliteli bir imana sahiptir. Yine sabah namazı kaçırmayan bir insan, diğer namazları da kolay kolay kaçırmıyordur. Diğer namazları kaçırmayan bir insan, Allah'tan korkuyordur. Allah'tan korkan bir insan size herhangi bir yanlış yapmaz. Sizin aradığınız şey de zaten doğru insanı bulmak değil miydi?.. Uzun lafın kısası... Sabahın bir vakti, uyku deli gibi çekerken, yaz kış demeden, yorgana sağlam bir tekme atarak ve dahi buz gibi bir suyla abdest alarak huzura durmak her babayiğidin harcı değildir. Bu devirde sabah namazı kaçırmayan bir babayiğit bulursanız, siz de o insanı kaçırmayın. Selam ve dua ile...

****

NEDEN HÂLÂ BEKÂRIM, EVLENEMİYORUM?

YOKSA DUALARIM KABUL MÜ OLMUYOR?

KISMETİM Mİ 
KAPALI  BÜYÜ  MÜ VAR HOCAYA MI GİTSEK ???
Sorularına Cevap İçin Tıklayınız: https://suffagah.com/neden-hala-evli-degilim

***

EVLELİK ÖNCESİNDE TARAFLARIN TANIŞMASI VE GÖRÜŞMESİ

Madden ve manen evliliğe hazır olmayan gençlerin, beğendikleri adaylarla görüşmesi yahut evliliğe hazır olduğu halde ailelerin haberi olmadan uzun süre adayla görüşmenin neticesinin flört olması kaçınılmaz oluyor.

Evliliğe hazır bir genç, talibi olduğu hanım ile görüşür; tanır, his ve fikir yönünde uyuşursa iki taraf da müspet ise artık görüşmeyi sonlandırır.
Bundan sonraki aşama, ailelerin tanışması, uyuşmasıdır. Taraflar, ailelerin gözetimi olmadan müspet fikre vardıktan sonra görüşmeye devam ederlerse aralarındaki ısınma muhabbete, samimiyet aşka dönüşmektedir.
Bu aşamadan sonra ailelerin anlaşamaması durumunda ise büyük sorunlar; aileleri ezerek yuva kurmalar ve ekseriyetle pişmanlık ve mutsuzluk kazanılmaktadır.

Ailelerinden geçemeyen gençler ise, sevdalarından geçerek kırık kalplerle kalmaktalar çok defa da sevdiğinin başkası ile evlenmesine şahit olmaktalar.

Bu yüzden, taraflar arasında samimiyet ilerlemeden ailelerin müdahalesi ile ciddiyet ve resmiyet başlamalıdır ve evlilikle birlikte aşkın doğması sağlanmalıdır.

Diğer türlü başkası sevsin diye kimse bir kadına/erkeğe gönül vermek istemez. Bundandır ki; flört her daim mutsuzluk getirir.

KISA ÖZET 
Evlilikten önce birlikte gezip dolaşmak ve yanında anne, baba, kardeş, amca veya hala gibi bir mahrem olmaksızın erkekle baş başa kalmak caiz değildir. Diğer yandan bu gibi birlikteliklerden bir yarar da sağlanmaz. Çünkü nişanlılar bu dönemde gerçek yüzlerini ortaya koymazlar. Kendilerini olduklarından başka türlü göstermeye çalışabilirler. Erkek duygularına yenilerek aceleci olabilir ve bundan da en büyük zararı kadın görür. Nişanın bozulması ya da bir gebelik durumunun ortaya çıkması özellikle kadını sarsan bir sonuç olur. Bu durumda kadının şerefi ve saygınlığı lekelenmiş bulunur.

EVLENMEK NİYETİYLE KADINA BAKMAK

1) Nişandan önce:

a) Genel olarak kadına bakmak:
Ergin bir erkeğin, mahremi olmayan yabancı kadının şer’an örtülmesi farz olan avret yerlerine bakması caiz değildir. Bu bakışın şehvetli veya şehvetsiz olması yahut fitneye neden olacak nitelikte bulunup bulunmaması sonucu değiştirmez. Kadının avret yeri el ve yüz dışındaki bütün bedenidir. Ebu Hanîfe buna topuktan aşağı ayakları da ekler.
Bunun delili; erkeklere ve kadınlara gözlerini haramdan sakınmalarını bildiren ayetlerle (en-Nur, 24/30, 31) kadınların örtünme esaslarını belirleyen ayetler (en-Nur, 24/31, 60; el-Ahzab, 33/33,53,59.) ve Hz. Peygamber’in sünnetidir. Yukarıda erkekle kadının birbirine bakması ile ilgili geniş bilgi vermiştik. Oraya bakılabilir. Burada bir iki hadise yer vereceğiz.
Allah’ın elçisi, Hz. Ali (r.a)’ye şöyle buyurmuştur: “Ey Ali! Bakış bakışı izlemesin. İlk bakış sana ait (mübah), sonraki ise sana ait değildir.” (Ebu Davud, Nikah, 43; Tirmizî, Edeb, 28; Darimî, Rikak, 3; A. b. Hanbel, V, 351, 353, 357) Başka bir hadiste şöyle buyurulur:
“Bir Müslüman erkeğin gözü (mahremi veya nikâhlısı olmayan) bir kadının güzelliklerine takılır da, sonra (Allah’tan korkarak) gözünü ondan sakınırsa, Allahü Teâlâ ona ibadet ecri (sevabı) verir. Ve o kimse kalbinde ibadetin tadını bulur.” (Ahmed b. Hanbel, V, 24.)

Diğer yandan İslam yabancı kadına bakmayı yasakladığı gibi, onunla yalnız başbaşa kalmayı da yasaklamıştır. Hz. Peygamber şöyle buyurmuştur: “Sizden kim Allah’a ve ahiret gününe inanıyorsa, yanında mahremi olmayan bir kadınla başbaşa kalmasın. Çünkü bunu yaparsa üçüncüleri şeytan olur.” (Buharî, Nikâh, 111, 112; Müslim, Hacc, 424; Tirmizî, Rada; 16, Fiten, 7; A. b. Hanbel, l, 222, III, 339, 446.) “Sakın yabancı kadınların yanına girmeyin. Ensar’dan bir adam; “Ey Allah’ın Rasülü! Yanına girecek kimse kocasının (kardeşi veya amcaoğlu gibi) yakınları olursa ne buyurursunuz?” diye sorunca; Hz. Peygamber “Kocanın yakınları ölümdür (felakettir)” (Buhari, Müslim, Tirmizi, Darimi, A.b.Hanbel) buyurdular.

b) Evlenme düşüncesiyle kadına bakmak:
İslam’da, erkeğin yabancı kadına bakma yasağının bir takım istisnaları vardır. İhtiyaç ve zaruret durumları bulununca veya evlenme düşüncesi olunca bakma yasağı kalkar. İhtiyaç ve zaruret konusunda “zaruretler sakıncalı olan şeyleri mubah kılar” prensibi uygulanır. Diğer yandan zaruretler kendi miktarlarınca takdir olunur.
İhtiyacın meşru kıldığı bakmaya şunları örnek verebiliriz: Evlenme niyetiyle bakma; alış-veriş, kira, borç alıp-verme, şahitlik, eğitim ve öğretim. Zaruret nedeniyle meşru sayılan bakmaya ise hastalık, boğulma veya yangın gibi felaketlerle karşılaşan erkek veya kadının durumunu örnek verebiliriz. Böyle bir durumda hasta kadın, uzman kadın doktor bulunmayınca erkek doktora muayene ve tedavi olabilir.
Diğer yandan hangi sebeple olursa olsun yabancı bir erkeğin büro, muayenehane, ev vb. yerlerde yanında bulunmak durumunda olan kadın, yanında imkân varsa bir mahremini veya üçüncü bir kişiyi bulundurmalıdır. Çünkü yalnız baş başa kalmalarda, fitneden güvende olunmaz.

Evlenecek eşlerin birbirini görmesi: Bu görme iki türlü olabilir.
aa) Erkek adına, bir yakınının kızı görmesi. Burada, aracı kadın, dönüşte dünür gönderilmesi düşünülen kızın niteliklerini damat adayına anlatır. Bu caizdir. Delil, Enes b. Malik (ö. 91/717)’in naklettiği şu hadistir: “Hz. Peygamber Ümmü Süleym (r. anha)’yı, bir kadına görücü olarak göndermiş ve onun bacaklarına bakmasını ayrıca ağız kokusunun olup olmadığını anlamaya çalışmasını bildirmiştir.” (Ahmed b. Hanbel, III, 231; eş-Şevkanî, Neylü’l-Evtar, VI, 110. Bu hadis için bazı eleştiriler yapılmıştır. İbn Hanbel hadise «münker» derken, yaygın olan «mürsel» oluşudur.)
Kadın da, kendisine talip olacak erkeğe bakması için birisini gönderebileceği gibi, bizzat erkeği kendisinin görme hakkı da vardır.

bb) Erkeğin bir aracı koymaksızın, evlenmek istediği kızı bizzat görmesi. Onun, yüz ve beden güzelliğini anlaması için yüz, eller ve boya bakması yeterlidir. Yüz güzelliğe, eller de bedenin zarafetine delalet eder.

Cabir b. Abdillah (r.a)’ın naklettiği bir hadiste şöyle buyurular: “Sizden biriniz bir kadınla evlenmek istediği zaman, onun evlenmesini teşvik edecek niteliklerine bakabilirse baksın.” Cabir şöyle diyor: “Bir cariye ile evlenmek istiyordum. Gizlice onu gözetledim ve evlenmemi teşvik eden bazı özelliklerini gördüm. Sonra da onunla evlendim.” (Ebu Davud, Nikah, 18; Tirmizî, Nikah, 5; A.b. Hanbel, III, 334, 360, II 286, 299, V, 324. Hadisin ravileri sika (güvenilir) olup, Hakim, hadisin sahih olduğunu ortaya koymuştur.)

Mugîre b. Şu’be (r.a) bir kadınla evlenmek istiyordu. Hz. Peygamber ona; “Git ve onu gör. Çünkü görmek, birbirine ısınmanız için daha iyidir” (Müslim, Nikah, 74,75; Tirmizî, Nikah, 5; İbn Mace, Nikah, 9; Darimî, Nikah, 5; A.b. Hanbel, IV,245,246.) buyurdu.

Ebu Humeyd (r.a.)’in naklettiği bir hadiste, evlenme niyetiyle kadına bakılabileceği ve kadının durumu bilmemesinin de sonucu değiştirmeyeceği belirtilmiştir. (bk. Ebu Davud, Nikah, 18; eş-Şevkanî, a.g.e., VI, 110.)

c) Bakmanın ölçüsü ve sınırı:
Çoğunluk müctehitlere göre, erkek evlenmek istediği kadının yalnız yüz ve ellerine bakabilir. Çünkü yüz ve ellerin görülmesi kadının güzelliğini ve bedeninin arzu edilene uygun olup olmadığını anlamak için yeterlidir. Ebü Hanîfe ayakları da görülebilecek yerler kapsamında saymıştır.

Evlendikten sonra ise eşler birbirinin vücudunun tamamına bakabilir. Bununla birlikte karı-kocanın birbirinin cinsel organına bakması mekruh sayılmıştır.

Şafiîlere göre, bakmanın, kızın ve ailesinin haberi olmaksızın yapılması gerekir. Aksi durumda, kız tercih edilmezse ailesi incinmiş olur. Delil; kızın izni olsun veya olmasın, bakmanın caiz olduğunu bildiren hadislerin açık anlamıdır.

Sonuç olarak, bir erkek evlenmek istediği kıza, istemeden önce İslami ölçüler içinde bakabilir. Aynı şekilde kız da erkeğe bakabilir. Yanlarında üçüncü bir kişi bulunmak veya herkese açık bir yerde olmak şartıyla evlilik tasarlayan müstakbel eşlerin karşılıklı konuşmaları da mümkün ve caizdir. Ancak kimsenin olmadığı yerlerde baş başa kalmayı hayâ ve iffet bakımından riskli gören İslam bu konuda bazı önlemler almıştır. Bunları aşağıda açıklayacağız.

2- Nişanlılık süresinde:
Yukarıda da belirttiğimiz gibi nişan bir akit değil, bir evlilik sözü vermekten (va’d) ibarettir. Bu yüzden evlilikle ilgili yükümlülük ve sorumluluklar nişanla ortaya çıkmaz. Nişanlı erkekle kadın birbirine yabancı sayılır ve yanlarında mahrem birisi bulunmadıkça nişanlı kızla kimsenin olmadığı bir yerde başbaşa kalmak caiz olmaz.
Delil hadistir. Hz. Peygamber şöyle buyurmuştur: “Bir kimse kendisine helal olmayan bir kadınla başbaşa kalmasın. Aksi durumda üçüncüleri şeytan olur. Ancak yanlarında bir mahremlerinin bulunması durumu müstesnadır.” (Buhari, Nikah, 111,112; Müslim, Hacc, 424; Tırmizî, Rada; 16, Fiten, 7;A. b. Hanbel, l, 222.)

Evlilikten önce birlikte gezip dolaşmak ve yanında anne, baba, kardeş, amca veya hala gibi bir mahrem olmaksızın erkekle baş başa kalmak caiz değildir. Diğer yandan bu gibi birlikteliklerden bir yarar da sağlanmaz. Çünkü nişanlılar bu dönemde gerçek yüzlerini ortaya koymazlar. Kendilerini olduklarından başka türlü göstermeye çalışabilirler. Erkek duygularına yenilerek aceleci olabilir ve bundan da en büyük zararı kadın görür. Nişanın bozulması ya da bir gebelik durumunun ortaya çıkması özellikle kadını sarsan bir sonuç olur. Bu durumda kadının şerefi ve saygınlığı lekelenmiş bulunur.


EVLİLİĞİNİZDE DİKKAT ETMENİZ GEREKEN 20 ŞEY
1- Aile içinde şakalaşmayı ihmal etmeyin
2- Eşiniz için bakımlı olun.
3- Ailenizin yanında eşinizi sevindiriniz. Övün, saygıyla anın.
4- Evliliğinize hiç kimseyi karıştırmayın. Etraftakilerin sözleriyle hareket etmeyin. Problemi evde çözün.
5- Aşırı kıskançlık duygusuyla bakmayın.
6- Sadece kendinizi haklı görmeyin. Bazen eşinizin de haklı olabileceğini düşünün. Ona fırsat verin. Sorun. Danışın.
7- Eşinizin akrabalarına saygı gösterin.
8- Eşinizin kusurunu örtün. Ortalıkta konuşmayın. Münasebetsizliği bile olsa kapatın. Eleştirmeyin ortalıkta.
9- Bazen eşinize beklemediği sürprizler yapın.
10- Sırlarını saklayın. Özeli hiç konuşmayın. Aile mahremiyeti, en önemli mahremiyettir. Kimseyi ortak etmeyin. Ortak olmak isteyen boşboğazlara müsaade etmeyin.
11- Eşinize bazen isabet ettiğinizi söyleyin.
12- Kibar ve nazik olun.
13- Eve girerken gülümseyin. Dışarıdakini dışarıda bırakın eve sıkıntı taşımayın.
14- Sinirlenince sükûneti koruyun. Biri ateşken diğeri su olsun.
15- Evde, çocuk bakımında eşinize yardımcı olun.
16- Onu sevdiğinizi söyleyin. Eşinize bazen bugün daha güzelsin deyin. Bunu demekle kıyamet kopmaz.
17- Ona güvenin.
18- Helal rızık yedirin.
19- Tatile eşinizle gidin. Lokantada yemek yerken bile ailenizle yiyiniz.
20- Ev işinde yardımcı olun.
Bunları deneyin. Çünkü yıldan yıla, hazımsızlığımız, umutsuzluğumuz ve boşanmalarımız çoğalıyor. Basit bir sebepten dolayı boşanmak, kâinatı yıkmak gibidir.
Okuduysanız Beğenip Paylaşalım Bu Güzel Öğütleri Herkes Okusun.

HAKLAR VE GÖREVLER
1) Kocasının başlıca görevleri: Zevcesi ile güzel geçinmek, onu korumak, onun nafakasını (geçim ihtiyaçlarını) karşılamak, kendisine doğruluktan ayrılmamaktır. Bir hadis-i şerifde buyurulmuştur:

  "Sizin hayırlılarınız, kadınları için hayırlı olanlarınızdır."
  Diğer bir hadîs-i şerîf de, şöyle:
  "Kadınlara ancak kerim olanlar ikram eder, kötü olanlar da ihanet eder."



2) Kadınların başlıca görevleri: Kocasının dine uygun olan emirlerini tutmak, onun namus ve şerefini korumak, bulunduğu hale kanaat etmek, israftan kaçınmak, ev hanımı olacak bir şekilde bulunmaktır. Mutlu bir şekilde yaşamanın yolu budur.


3) Çocukların ana-babalarına karşı başlıca görevleri: Onlara saygı gösterip itaat etmektir. Kendilerinin hayatına sebeb olan, kendilerini yıllarca sevgi ve şefkatla kucaklarında beslemiş bulunan ana-babalarına karşı "öf" bile demeleri caiz değildir. Ana-babasına bakmayan, onların dine uygun emirlerini dinlemeyen, onların ihtiyaç zamanlarında yardımlarına koşmayan bir çocuk, hayırlı evlad olma şerefinden yoksun kalır, toplum içinde yararlı olmaktan çıkar, hem de Yüce Allah'ın azabını hak etmiş olur.


  Babalar saygı bakımından, analar da yardım bakımından önde gelirler. Bununla beraber ananın hakkı babadan iki kat fazladır. Bir hadis-i şerifde buyurulmuştur:
  "Cennet anaların ayakları altındadır."
  Hayırlı çocuklar, yalnız babalarına ve analarına değil, onların ölümünden sonra onların dostlarına da saygı gösterir ve mezarlarını ziyaret ederler. Çünkü bu saygı da, ana-babaya hürmet kısmındandır.



4) Ana-babanın çocuklarına karşı görevleri: Dünyaya gelmelerine sebeb oldukları bu yavrularını güçleri yettiği kadar beslemek, terbiye etmek ve okutup bir kazanç yoluna koymaktır.
  Baba ile ana, çocuklarına karşı eşit hareket etmeli, onları okşamak ve gözetmek hususunda eşit tutmalıdır ki, bir kırgınlık ve bir çekememezlik duygusu meydana gelmesin.



  Ana ile baba, çocuklarına yumuşak davranmalı, kendilerini isyana götürmeyecek şekilde onları terbiye etmeye çalışmalı ve onlara karşı güzel bir fazilet örneği olmalıdır. Dokuz yaşına giren çocuklarını yataklarından ayırmalı, on üç yaşına girdikleri zaman namaz kılmayan çocuklarını hafifçe döğmeli, on altı yaşına giren çocuklarını da bir engel yoksa evlendirmeye çalışmalıdır. İyi çocuklar, Allah'ın birer kıymetli ihsanı demektir.


5) Kardeşlerin başlıca görevleri: Birbirini sevmek, birbirine yardım edip saygı ve merhamet göstermektir. Kardeşler arasında pek kuvvetli bir bağ vardır; bunu daima korumalıdır. Hele büyük kardeşler, baba ve ana yerindedirler. Bunlara karşı büyük bir saygı göstermelidir.


  Maddî bir yarar yüzünden birbirine düşman kesilen kardeşler, iyi ruhlu kimseler sayılamazlar. Birbirine tutkun olan kardeşler, hayatta daima başarı sağlarlar.
  Şunu da ekleyelim ki, hizmetçiler de aile ferdlerinden sayılırlar. Bunlara karşı da, iyilik ve tatlılıkla hareket edip okşamalı, güçleri yetmeyecek olan işleri onlara yüklememelidir.



  Hizmetçiler de, insanlık bakımından efendilerine eşittirler. Bunların da mümkün olduğu kadar terbiyelerine ve güzelce yaşamalarına bakmalıdır. Kusurlarını bağışlayarak onların hallerini güzellikle düzeltmeye çalışmalıdır.
KAYNAK: Ömer Nasuhi Bilmen - Büyük İslam İlmihali


MEHİR VE NİKÂH MEVZUSU
MEHİR
Mehir, erkeğin evlenirken kıza vermesi gereken altın, mal veya bir menfaattir. Mehrin başlık parası ile ilgisi yoktur. Başlık parası almak haramdır. Mehrin altın olması şart değildir. Herhangi bir mal [ev, apartman, bağ, araba, fabrika] veya bir menfaat de olabilir. Dul kadınla evlenen de mehir verir.

Mehir söylenmeden yapılan nikâh da sahihtir. Fakat evlendikten sonra da erkeğin hanımına Mehr-i misil vermesi gerekir.

Bir kız veya kadın evlenirken, “Benim nikâhım mehirsiz olsun.” diyemez. Bir mehirde anlaşılır. Bu mehir kadının hakkı olduktan sonra, henüz almadan da kocasına bağışlayabilir. Bağışlaması ise çok sevaptır.

Hanım, mehrimi helal ettim dedikten sonra, haram olsun demesi ile haram olmaz, hediyesini geri isteyemez.

İslamiyet’te mehir parası, evlenmek için değildir. Evliliğin düzenli, mutlu olarak devam etmesi, kadının hak ve hürriyetlerinin korunması, din cahili huysuz erkeğin elinde oyuncak olmaması içindir. Mehir parasını vermek ve çocukların nafaka paralarını her ay ödemek korkusundan, erkek, hanımını boşayamaz. Bu korkunun olmadığı yerlerde, mahkemeler boşanma davaları ile dolup taşar. Bunun için, evlenecek kızın, İslam’ın güzel ahlakını ve kadına verdiği kıymeti bilen ve bunlara önem veren erkekten az miktarda, böyle olmayandan ise, fazla miktarda mehir istemesi efdaldir.

Mehir parası, kadın için bir sigorta sayılır. Erkeğin zor ödeyeceği veya hiç veremeyeceği bir mehir ile evlenen kadını, erkek boşayamaz. Boşarsa, maddi hayatı felce uğrar. Mehir vermek korkusu, erkeğin iyi geçinmesine de sebep olur. Şayet erkek, mehir parasını verir de, hanımından ayrılırsa, hanımın kimsesi de yoksa bu mehir parası ile geçinme imkânı bulabilir. İmkânı olan erkeğin, saliha kız veya kadına çok mehir vermesi iyi olur. Habeş imparatoru Necaşi, Ümm-i Habibe validemiz ile Peygamber efendimizin nikâhlarını kıyınca, mehir olarak yaklaşık 2 kilo altın vermişti. (Nesai)

Mehir biçilmeden yapılan nikâh da sahihtir. Ama daha sonra mehr-i misil vermek gerekir. Mehrin çoğunun bir sınırı yoktur. Fakat en azı, 5 gram altındır.

Boşadığı kadına mehrini ödememek kul hakkıdır. Ödemezse, ahirette azabı çok şiddetlidir. Kur’an-ı kerimde mealen buyuruluyor ki:
Kadınlara mehirlerini gönül rızası ile verin; kendi arzuları ile mehrin bir kısmını size hediye ederlerse, onu da afiyetle yersiniz. [Nisa 4]

Hadis-i şeriflerde de buyuruldu ki:
Mehir vermemek niyeti ile evlenen, kıyamette hırsızlarla haşrolur (diriltilir) [R.Nasıhin]

Hanımını bırakıp mehrini vermemek haramdır.
[Hakim]

En iyi mehir kolay ödenendir. Mehirde kolaylık gösterin. Çok mehir istemek düşmanlığa sebeptir. [Abdürrezzak]

Mehir parası hayırlı maldır.
[Deylemi]

MEHRİN KISIMLARI
Mehir iki kısımdır. Mehr-i muaccel ve mehr-i müeccel. Her iki mehir, nikâhta bildirilmedi ise, Mehr-i misil verilmesi gerekir. Kadının baba tarafından akrabasına verilen kadar verir. 

Mehr-i muaccel:
Acele verilmesi gereken mehir demektir. Bir bilezik, bir küpe, bir buzdolabı vesaire olabilir. Nikah yapılınca, verilmesi vacip olur. Zifaftan veya halvetten önce verilir. Mehr-i muacceli geciktirmek caiz değildir. Hanım ayrılmaya sebep olan bir şey yaparsa, mesela mürted olursa, hürmet-i müsahere’ye sebep olursa, mehr-i muaccel verilmez. Erkek boşarsa veya ayrılığa sebep olanı yaparsa, yarısı verilir.

Mehr-i müeccel: Hemen verilmeyip daha sonra verilmesi gereken mehir demektir. Halvet olmuşsa veya ikisinden biri ölmüşse, mehr-i müeccelin verilmesi vacip olur. Hanımının istediği zamanda verilir. Eğer istemedi ise, ikisinden biri ölünce, verilmesi vaciptir. Hanım ölünce, kocası, hanımının vârislerine verir. Kocası ölünce, mirasından hanımına verilir. Mehrin başlık parası ile ilgisi yoktur. Başlık parası almak haramdır.

Boşanma halinde, zifaf veya halvet olmuşsa, müeccel mehrin tamamı, olmamışsa yarısı verilir. Bir âyet-i kerime meali:
El dokunmadan boşadığınız kadınlara, mehrin yarısını verin! [Bekara 237]

Nikah kıyılırken mehir söylenip de, ne kadarı muaccel olduğu bildirilmedi ise, âdete ve hanımının emsaline göre, söylenilenin bir miktarı muaccel olur. Nikah kıyılırken, mehr-i müeccelin belli bir tarihte ödenmesini şart etmek caizdir. Boşanma halinde, mehrin ödeme tarihi beklenir. Ödeme tarihi belli değilse, boşarken hemen ödenir. (Fetava-yı Hindiyye)

Bir kız ile bir erkek nikâhlanıp, sonra boşanırlarsa, meşru bir halvet (tenhada başbaşa kalmak) de olmamışsa, mehrin yarısını verir. Halvet olmuşsa mehrin tamamını verir.

El dokunmadan boşadığınız kadınlara, mehrin yarısını verin! [Bakara 237]

Zifafa (ilişkiye) girmeyen ve halvet de olmayan kız, bir kere boşanınca, bain [kesin boşanmış] olur. Erkeğin buna hemen yarım mehir vermesi lazım olur ve iddet beklemez. Boşandığı gün bile, başkası ile evlenebilir.

Mehir Hakkında Detaylar:

Sual: S. Ebediyye'de, “Erkek, filanca kadın zevcemdir der, kadın da tasdik ederse, nikâhları sahih olur.” deniyor. Mesela Ali, iki erkek şahit yanında, “Zeynep benim karımdır.” dese, Zeynep de, “Evet, bu Ali benim kocamdır.” dese, nikâhları sahih olmuş olur mu?
CEVAP
Evet, sahih olmuş olur. Dinde söze bakılır. Şaka olarak söylese bile, yine nikâhları sahihtir. Mehir işini daha sonra hallederler. Şakayla boşasa da, boşamış olur. Nikâh ve boşama işleri oyuncak değildir, şakaları da ciddi gibi sahih olur.

Sual: İki bayram arası nikâh olmaz deniyor bu doğru mu?
CEVAP
İki bayram arası nikâh olur. Bir keresinde bayram günü Cuma'ya rastlamıştı. (Cuma günü meleklerin ve müminlerin bayramıdır.) Bayram namazından çıkıp Cumaya gelene kadar pek çok zaman olmadığı için, iki bayram (Yani bayram namazı ve Cuma namazı) arasında nikâhla uğraşmayın denilmişti. Yoksa Hz. Âişe (r.a) vâlidemizin nikâhı da iki bayram arasında kıyıldı. Düşünülürse iki bayram arası olmayan gün yoktur. Ramazan bayramı ile Kurban bayramı arası veya Kurban bayramı ile ramazan bayramı arası. Yani bir senenin bir kısmı Ramazan bayramı ile Kurban bayramı arasıdır, bir kısmı da Kurban bayramı ile Ramazan bayramı arasıdır. Formun Üstü


NİKÂH VE BOŞANMA
(Buradakiler Hanefi Mezhebine Göredir)
NİKÂH
Nikâh damat ve gelinin, ergenliğe girmiş Müslüman olan en az 2 erkek veya 1 erkek 2 bayan şahit huzurunda "eş olarak kabul ettim" diye birbirlerine demeleriyle yapılır. Şafi mezhebinde şahitler fâcir olmamalı ve kızın babası nikâha da şahit olması lazımdır. Fâcir açıktan günah işleyen örneğin namaz kılmayan kişi fâcirdir. Ailelerden habersiz nikâh hanefi mezhebine göre caiz olsa da hiç doğru ve hoş bir şey değildir. Müslüman kadın ancak Müslüman erkekle evlenebilir. Müslüman erkek ise ehli kitap bir kadınla evlenebilir. Ehli kitap: Kitap ehli yani Müslüman, Hristiyan veya Yahudi demektir. Ancak Müslüman erkeğin Yahudi ve Hristiyan’la evlenmesi caiz olsa da asla önerilmemektedir. Nikâh ile eşler arası 3 bağ oluşur.

BOŞANMA (TALAK)
Şahitler arası bir söz ile kurulan yuva yine tek bir söz ile bile bozulabilir. Boşanma mevzusuna dair fıkhi bilgileri iyi bilelim. Çünkü farkında olmadan kişi eşinden boşanmış olur. Sonra Allah korusun eşi zannettiği kişiyle zina yapar. Çünkü nikâh yoksa aralarındaki her şey zina sayılır.
İslam'da boşama yetkisi erkeğe ve hâkime verilmiştir. Kadın veya kızın velisi nikâhta veya evliyken eşindeki boşama hakkını erkekten vekâleten alabilir.
Eşler arası boşanma 7 farklı şekilde olabilir.
BOŞANMA TÜRLERİ
1. AÇIK SÖZ İLE (RİC’İ TALAK)
Erkeğin eşine şakayla veya tehdit edilerek bile olsa "boşol, boşadım, boşsun" demesiyle nikâh gider. Sarhoşken bile dese boşanma olur. Aradaki bir bağ kopar. Boşanma sonucu tekrar evlenmek için arada bağ kalması gerekmektedir. Yeniden evlenme erkeğin eşine iddet süresi içinde ona cinsel yaklaşması ile de olur. Yeniden nikâha gerek yoktur. 

Eğer peş peşe veya ayrı ayrı zamanlarda toplamda 3 kez talak verilirse yani boşanılırsa aradaki üç bağda gider yeniden bir daha evlenemezler. Eşine 3 defa boşol derse hiçbir bağ kalmaz bir daha evlenemezler. Yeniden evlenebilmeleri için hiçbir şekilde anlaşma olmaksızın kadının iddeti dolunca başka erkekle evlenip onunla cinsel birlikte olup sonrasında da o erkek boşamak isterse onu boşayıp iddeti dolunca tekrar eski eşiyle evlenebilir. Erkeğin boşama sözlerini ağzına almasın diye bu ağır bir cezadır. Kimse eşinin başkasıyla birlikte olup sonra onunla evlenmek istemez. Erkeğin eşini âdet döneminde boşaması haramdır ancak bu boşanma yine de geçerlidir. 

NOT: "Boşarım, boşayacağım, boşanalım, boşanmalıyım" gibi sözler boşanma sayılmaz. Boşanma sözü şaka ile hatta tehditle bile denilse nikâh gider.

2. KAPALI SÖZ İLE BOŞAMA (BÂİN TALAK)
Erkeğin eşini boşamak niyetiyle "ipin serbest, defol git babanın evine" gibi sözler kullanmasıyla nikâh gider. Yeniden evlenebilmeleri için nikâh yeniden kıyılmalıdır. Eğer 3 kez boşanırsa nikâh yeniden kıyılamaz.

3. HÂKİMİN BOŞAMASI
Kadın mahkemeye başvurarak eşinden hâkimin boşaması ile boşanabilir. Bir boşama hakkı gider.

4. DİNDEN ÇIKMA İLE
Eşlerden birinin dinden çıkması ile nikâh gider. Dinden çıkaracak söz ve davranışlardan mutlaka kaçınalım. Zira dikkat etmezsek Allah korusun imansız ahirete gidilebilir. Dinden çıkan kişinin tüm sevapları ve nikâhı gider.

5. HÜRMETİ MÜSAHARA
Eşlerden birinin mahremiyle cinsellik yaşaması veya ilişkiye girmesi ile nikâh gider ve bir daha asla evlenemezler. Örneğin erkek baldızıyla zina yapsa ya eşini ya da baldızını seçmelidir. Eşini seçerse baldızı ona haram olur. Örneğin bir kişi öz veya üvey kızından tahrik olup zevk alsa nikah gider bir daha evlenemez.

6. VEKİLİN BOŞAMASI
Erkeğin boşama yetkisini vekâleten alan kişi eşleri boşayabilir. Bu boşama şu şekilde olmalıdır. Örneğin kadın vekâlet aldıysa kendini kocasından şu şekilde boşayabilir. "Vekâleten almış olduğum boşama yetkisi ile kendimi falancadan boşuyorum."

7. ZIHAR MEVZUSU
Erkeğin eşini mahreminin avret yerine benzetmesidir. Örneğin erkeğin eşine "sırtın bana annemin sırtı gibi geliyor" demesi. Araplarda eşinden boşanmak için söylenirmiş bu gibi sözler. Bu gibi sözü söyleyen erkek zıhar keffareti vermelidir.

İDDET MEVZUSU
İddet eşinden ayrılan kadının yeniden evlenebilmesi için beklemesi gereken en az zamana denir. Eğer bu boşama ile olursa kadının boşama gününden itibaren 3 defa âdet görüp temizlenmesi gerekir. Kadın âdet görmüyorsa veya eşinin vefat etmesiyle ayrıldılarsa 4 ay 10 gün iddet beklemelidir. Eşi vefat eden kadın bu iddet süresince süslenmede abartmamalı eşinin evinde beklemelidir.
Erkek için doğrudan iddet yoktur. Ancak dolaylı olarak vardır. Erkek eşinden dolayı nikâhın düşmediği biriyle evlenecekse eski eşinin iddeti dolmasını beklemelidir. Bir kişi iki kız kardeş ile aynı anda evli olamaz. Kişi eşinden boşanıp baldızıyla evlenebilmesi için eşinin iddetinin dolmasını beklemelidir.

YAZAN: Serkan Gül 
Facebook, Twitter, İnstagram'da: srkngl52
Facebook sayfam: islamihersey


MEHİR MEVZUSU
http://m.dinimizislam.com/detay.asp?Aid=1424

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder