23 Mart 2017 Perşembe

Günah - Tövbe (Kaynaklı Yazı)

GÜNAH - TÖVBE
GÜNAHINDAN PİŞMAN OLUP TÖVBE EDEN SANKİ ONU HİÇ YAPMAMIŞ GİBİDİR.

GÜNAH

Günah: Kulun bilerek veya bilmeyerek Rabbi’nin emrine veya yasağına uymamasıdır. Hükmü tahrimen mekruh ve haram olan şeylere günah denilir. Günahlar büyüklüğüne göre küçük ve büyük, hakka göre Allah hakkı ve kul hakkı, yapılışına göre gizli ve açık günah gibi türleri vardır.

Günah denince akla sadece içki, kumar, zina gelir. Dindar olmak denince de akla sadece namaz kılmak, hacca gitmek gelir. Tıpkı tesettür denince akla sadece başı kapatmak geldiği gibi hatta tesettüre başörtüsü diyoruz yani sadece başı örtmek yeterliymiş gibi. Halbuki bunlar dar kavramlar değildir. Hak yememek, zulmetmemek (adaletli olmak), yalan söylememek, aldatmamak, edepli olmak vs vs. dinin emirlerindendir.

Din sadece sözde kalp temizliğinden de ibaret değildir. Çünkü işlenen her günah ile kalpte siyah bir nokta belirir. Kişi günah işleye işleye kalbi öyle bir hal alır ki kapkara olur ve artık ibadet ve iyilik yapmak (sevap kazanmak) istemez. Artık şeytan o kişiden elini çeker, şeytanın işini yapan kişiye dönüşür. Onunla uğraşmasına gerek kalmaz.

"Haramın en zoru başıdır, sonra kolaylaşır, sonra sıradanlaşır, sonra alışılır, sonra tatlanır, sonra kalbe yerleşir. Sonra da kalp başka bir haramı arar" [İmam Şafiî Rahmetullahi aleyh] 

Küçük günahlar kişiyi büyük günahlara, büyük günahlar ise zamanla kişiye normalleşerek, Allah muhafaza eylesin, kişiyi dinden çıkartır.

Günahını küçümsemek veya günahta ısrar etmek (devam etmek) büyük günahtır.

9746- el-Hâris bin Süveyd radiyallahu anh'dan:

Abdullah (bin Mes'ûd) biri Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem'den diğeri ise kendi görüşü olmak üzere bana iki hadis nakletti:

İbn Mes'ûd kendi görüşü olarak şunu anlattı: "Mü'min kişi, günahlarını (hayalinde büyüterek) şöyle görür: Güya kendisi bir dağın eteğinde oturmakta ve dağın üzerine düşmesinden korkmaktadır. Facir kişi ise günahlarını burnunun üstüne konan bir sinek gibi görmekte ve o sineği eliyle kovmaktadır." Sonra dedi ki: Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem'in şöyle buyurduğunu duydum:

"Bir adam üzerinde yiyeceği ve suyu bulunan bir hayvanı İle ıssız bir yerde konaklar. Orada istirahat etmek için hafif bir uyku uyumak ister ve uyur. Uyanınca hayvanım orada göremez. Her tarafta aramaya başlar, ancak bulamaz, ümit keserek kendi kendine: 'Haydi geldiğim yere döneyim ve orada ölünceye kadar uyuyayım,' der. Döner, ölmek için başını kolunun üzerine koyar, biraz kestirdikten sonra uyanır. Bir de ne görsün, üstünde azığı ve suyuyla hayvanı başı ucunda duruyor. İşte Allah, kulunun tevbesine, bu adamın hayvanım bulduğu zamanki sevincinden daha çok sevinir." [Buhârî, Müslim ve Tirmizî.|


9747- Müslim, Enes'den benzerini nakletti: Onda şöyle geçmektedir: "Bulduğu hayvanının yularından tutup: 'Allahım! Sen be*nim kulumsun, ben de senin Rabbin!' diyerek sevincinin şiddetinden hata eder."

Günahtan daha beter olan günahı küçük veya normal görmektir.
Günahını küçümsemek günahından daha büyük günahtır. Başkasını günahı sebebiyle küçümseyip kendini üstün görmekse daha büyük günahtır. “Allah kesin affetmez.” demekse çok büyük günahtır.

Cündeb radıyallahu anh anlatıyor: 'Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki: 'Bir adam: 'Vallahi Allah falancayı mağfiret etmiyecek!' diye kesip attı. Allah Teâla Hazretleri de: 'Falancaya mağfiret etmiyeceğim hususunda yemin eden de kim? Ben ona mağfiret ettim, senin amelini de iptal ettim!' buyurdu. Müslim, Birr 137, (2621).

Şeytan önce “Bir kerecikten bir şey olmaz hem bu devirde normal” diye vesvese verir. Sonra ise “Bu kadar günahtan sonra affolunmazsın” der günaha devam ettirir.

Günahlar dua etmemize Allah'ın huzuruna durmamıza (namaza) engel olmamalı velev ki günahı bırakamasak bile.

Yapılan günah söylenmez hele övünerek asla. Günaha şahit olmaması daha affedilebilir olması demektir. Açıktan günah işleyen açıktan tövbe etsin ki kendisi hakkında hâlâ günaha devam ediyor diye suizan oluşmasın.

Bir kimse, günah işlediği zaman kalbinde siyah bir nokta hasıl olur. Eğer tevbe ederse, o leke silinir. Tevbe etmeyip tekrar günah işlerse, o leke büyür ve kalbin tamamını kaplar, kalb, kapkara olur. Artık o kalp ibadet ve iyilik yapmak istemez.

Günahın büyüklerinden sakınanın küçük günahları affedilir.

Günaha Allah için pişman olmak affedilmesinin belirtisidir.

En büyük günah Allah'a inanmamaktır. Sonraki en büyük günah ise Allah'a ortak koşmaktır. İlki kâfir diğeri müşriktir ikisi de sonsuz cehennemliktir.

Kâfir olmak dışında her günah cehennemde yanarak veya dünyada kabirde mahşerdeki sıkıntılarla temizlenebilir. Allah korusun.

Günahını tövbeyle temizlemeyen Müslüman’ın günahını Allahü Teâlâ cehennemde günahı temizlenmesin diye dünyada yetmezse kabirde yetmezse mahşerde yetmezse sıratta acı, korku, fakirlik, zorluk, sıkıntı, belalarla günahını temizler. Hâlâ günah kalırsa (Allah korusun) onu da cehennem temizler. 

Günahsız olmak (ismet sıfatı) peygamberlere mahsustur. Peygamberler bazen hata eder bazen bir şeyin en iyisini değil de iyisini yaparlar (zelle). Günahlarından samimi tövbe eden günahsızdır burada kasıt hiç günah işlemeyendir.

Bir başkası için Allah seni affetmez çok günah işlemişsin diyeni Allah affetmez diğerini affeder. Allah’ın rahmeti sonsuzdur onu aklınca sınırlandırdığı için. 


4115 - Cündeb radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki:
"Bir adam: "Vallahi Allah falancayı mağfiret etmiyecek!" diye kesip attı. Allah Teâla
Hazretleri de: "Falancaya mağfiret etmiyeceğim hususunda yemin eden de kim? Ben ona
mağfiret ettim, senin amelini de iptal ettim!" buyurdu."
Müslim, Birr 137, (2621).

4116 - Hz. Ebu Hüreyre radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm
buyurdular ki: "Beni İsrail'de birbirine zıd maksad güden iki kişi vardı: Biri günahkardı,
diğeri de ibadette gayret gösteriyordu. Abid olan diğerine günah işlerken rastlardı da:
"Vazgeç!" derdi. Bir gün, yine onu günah üzerinde yakaladı. Yine, "vazgeç" dedi. Öbürü:
"Beni Allah'la başbaşa bırak. Sen benim başıma müfettiş misin?" dedi. Öbürü: "Vallahi Allah
seni mağfiret etmez. Veya: "Allah seni cennetine koymaz!" dedi. Bunun üzerine Allah
ikisinin de ruhlarını kabzetti. Bunlar Rabülâleminin huzurunda bir araya geldiler. Allah Teâla
Hazretleri ibadette gayret edene: "Sen benim elimdekine kadir misin?" dedi. Günahkara da
dönerek: "Git, rahmetimle cennete gir!" buyurdu. Diğeri için de: "Bunu ateşe götürün!"
emretti."
Ebu Hüreyre radıyallahu anh der ki: "(Adamcağız Allah'ın gadabına dokunan münasebetsiz)
bir kelime konuştu, bu kelime dünyasını da, ahiretini de heba etti."

Ebu Davud, Edeb 51, (4901).

“Allah beni kesin affetmez yaa” demek büyük günahtır bunu demek öyle diyeni dinden bile çıkartabilir. Allah'ın affedeceğinden ümidi kesmiştir. Hâlbuki Allah “Ey günah işlemekte haddi aşmış (çok günahkâr) kullarım Allah’ın rahmetinden ümidi kesmeyin” demektedir. Allah’tan ümidi ancak kâfirler keser.

Günahımız Allaha zarar veremez olduğu gibi Allah’ın ibadet dua zikirlerimize ihtiyacı yoktur. Ancak bizim her an Allah’a ihtiyacımız var. 

Günah işlemeye devam eden kimse unutkan olur, ahmaklaşır, aklı da azalır. 

TÖVBE

Tövbe: Kulun hatasını anlayıp Rabbinden özür dilemesi, kendisini affetmesini istemesi ve ona yönelmesidir. Günahtan hemen sonra tevbe etmek farzdır. Tevbeyi geciktirmek de büyük günahtır. Bunun için de, ayrıca tevbe etmek gerekir. Örneğin namazlarını kazaya bırakanın kaza kazaya bıraktığı için tövbe etmesi + kaza namazını kılması gerekmektedir.


Zararın, günahın neresinden dönülürse kârdır. "Allah artık beni affetmez" diyerek günahlara devam etmemeli, “ne de olsa Allah affeder ya” diyerekte devam edilmemeli. Bırakılmasa bile “Allah’ın huzuruna çıkmaya yüzüm yok” diyerek namazdan duadan kaçılmamalı. Tam olarak hemen bırakamasakta yavaş yavaşta olsa aşamalı bırakmaktan vazgeçmeyelim.

Tövbe için ilk şart günah olduğunu bilmek ve günah olduğunu kabul etmektir.

Tövbe kulun acziyetini hatasını anlamasıdır. Bu kişiyi Âdem yapar. Âdem (a.s)’ı cennetten, iblisi meleklerin hocalığı makamından indiren bir günahı değil miydi? Hatada, günahta ısrar etmekse iblis yapar. Tarafını seç ahirette kaybedenlerden pişman olanlardan olma.

Aynı günahı yarın bir daha işleyecekte olsan pişman ol tövbe et belki yarın olur sen olmazsın.

Tövbenin kabulünde günahın miktarına değil pişmanlığın samimiyetine bakılır.

Tövbe eden kişi Allah katında sanki o günahı işlememiş gibidir.

7272 - Abdullah İbnu Mes'ud radıyallahu anh anlatıyor: "Resülullah aleyhissalâtu vesselâm
buyurdular ki: "Günahtan tevbe eden, bir günah işlememiş gibidir."

7273 - İbnu Makıl anlatıyor: "Babamla birlikte Abdullah İbnu Mes'ud radıyallahu anh'ın
yanına girdim. Bu ziyaret sırasında o: "Resülullah aleyhissalâtu vesselâm'ın "pişmanlık
tevbedir" dediğini nakletti. Babam: "Aleyhissalâtu vesselâm'dan bunu bizzat işittin mi?' diye
sordu. Abdullah: "Evet!" dedi."

Günde 70 kez tövbeyi bozsakta da samimiysek tövbemizi Allah, yine de affeder.


4113 - Hz. Ebu Hüreyre radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm (bir
hadis-i kudsi'de) Rabbinden naklen buyururlar ki: "Bir kul günah işledi ve: "Ya Rabbi
günahımı affet!" dedi.
Hak Teâla da: "Kulum bir günah işledi; arkadan bildi ki günahları affeden veya günah
sebebiyle cezalandıran bir Rabbi vardır."
Sonra kul dönüp tekrar günah işler ve: "Ey Rabbim günahımı affet!" der.
Alllah Teâla Hazretleri de:
"Kulum bir günah işledi ve bildi ki, günahı affeden veya günah sebebiyle cezalandıran bir
Rabbi vardır."
Sonra kul dönüp tekrar günah işler ve: "Ey Rabbim beni affeyle!" der. Allah Teâla da:
"Kulum günah işledi ve bildi ki, günahı affeden veya günah sebebiyle muâhaze eden bir
Rabbi olduğunu bildi. Dilediğini yap, ben seni affettim!" buyurdu."
Buhari, Tevhid 35; Müslim, Tevbe 29, (2758).

4114 - Hz. Enes radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki:
"Allah Teâla Hazretleri diyor ki: "Ey Ademoğlu! Sen bana dua edip, (affımı) ümid ettikçe ben
senden her ne sâdır olsa, aldırmam, ben seni affederim. Ey Ademoğlu! Senin günahın
semanın bulutları kadar bile olsa, sonra bana dönüp istiğfar etsen, çok oluşuna bakmam, seni
affederim. Ey ademoğlu! Bana arz dolusu hata ile gelsen, sonunda hiç bir şirk koşmaksızın
bana kavuşursan, seni arz dolusu mağfiretimle karşılarım."
Tirmizi, Da'avat 106, (3534).

Günah işleyenlerin en üstünü tövbe edendir. Tövbe edenlerin en üstünü samimi içten ve hakikice edip tövbesini tutanlardır. Tövbe günahı silip süpürür. Tövbeyi tutmak ise günahı sevaba dönüştürür.

9755- Enes radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu
"Her Âdemoğlu hata işler. Hata işleyenlerin en iyileri tevbekâr olanlardır." |Tirmizî.|


"Ancak şu var ki dönüş yapıp iman edenler ve yararlı işler yapanlar bundan müstesnadır Allah onların kötülüklerini iyiliklere, günahlarını sevaplara çevirir Çünkü Allah gafurdur, rahîmdir (çok affedicidir, merhamet ve ihsanı boldur)" (Furkan Suresi, 25/70)

Küçük günahlar 5 vakit namaz ile silinir. Büyük günahlar, ibadet borçları ve kul hakları tövbesiz silinmez.

Dünyada mutlu olmak için borcunu; ahirette mutlu olmak için günahını azalt sıfırla.

Gel ne olursan gel, gel ne günah işlediysen gel Allah affeder yeter ki sen pişman ol Allah’a dön yalvar.


4117 - Yine Ebu Hüreyre radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm
buyurdular ki: "Bir adam vardı, (günah işleyerek nefsine zulmetmekte) çok ileri idi. Ölüm
gelip çatınca oğullarına dedi ki: "Ben ölünce, cesedimi yakın, külümü iyice ezin ve rüzgarın
önünde saçın. Allah'a yemin olsun, eğer Rabbim beni bir yakalarsa hiç kimseye vermediği
azabı verir!"
Ölünce, bu söylediği ona yapıldı. Allah da arz'a (yeryüzüne) emrederek:
"Sende ondan ne varsa bana toplayıver!" dedi. Arz da topladı. Adam ayakta duruyordu. "Sen
böyle bir vasiyeti niye yaptın?" diye Rabb Teâla sordu.
"Senden korktuğum için ey Rabbim!" cevabını verdi. Allah Teâla Hazretleri bu cevap üzerine
onu affetti."
Buhari, Tevhid 35, Enbiya 50; Müslim, Tevbe 25, (2756); Muvatta, Cenaiz 51, (1, 240);

Nesai, Cenaiz 117, (4, 113).

Günahın ne olursa olsun Allah'ın affetmesini geçemez.

Mahşerde Allah dilerse tövbe edilmese bile istediği kişinin istediği kadar günahını affedebilir veya etmeyebilir. Allah kimseye yaptığının hesabını verecek değildir.


4118 - Ümmü'd-Derdâ radıyallahu anha anlatıyor: "Ebu'd-derda radıyallahu anh'ı işittim.
Demişti ki: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm'ı işittim, şöyle buyurdu: "Müşrik olarak ölenle,
bir müslümanı haksız yere öldüren hariç, Allah bütün günahları affedebilir."
Ebu Davud, Fiten 6, (4270)

Günaha meyilli yaratılmışız. Pişman olup yalvarıp yakaralım Mevla’mıza diye. Allah kendisine yalvaranın samimi içten yakarışını sever razı olur. Peygamberler de günaha meyillidir ama nefsine hâkim olmuşlardır. Bu konuda Allah tarafından korunmuşlardır.

4111 - Ebu Eyyub radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular
ki: "Eğer siz hiç günah işlemeseydiniz, Allah Teâla hazretleri sizi helak eder ve yerinize,
günah işleyecek (fakat tevbeleri sebebiyle) mağfiret edeceği kimseler yaratırdı."
Müslim, Tevbe, 9, (2748); Tirmizi, Da'avat 105, (3533).

4112 - Müslim'de Ebu Hüreyre'nin bir rivayeti şöyledir: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm
buyurdular ki: "Nefsim kudret elinde olan Zât'a yemin ederim ki, eğer siz hiç günah
işlemeseniz, Allah sizi toptan helak eder; günah işleyen, arkadan da istiğfar eden bir kavim
yaratır ve onları mağfiret ederdi."
Müslim, Tevbe 9, (2748).

Rezin şu ziyadede bulundu: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdu ki: "Nefsim elinde
bulunan Zat-ı Zülcelâl'e yemin olsun ki, günah işlemediğiniz takdirde ondan daha büyük olan
ucb'e düşeceğinizden korkarım."

Bu rivayet, Münziri'nin et-Terğib ve't-Terhib'inde kaydedilmiştir (4, 20).

Ne de olsa Allah affeder diye günah işlenmez işlenirse samimi tövbe ile yine affedilir. Sakın sizden birini şeytan Allah'ın rahmetiyle kandırmasın.

Tövbede sayı sınırlaması yok, günah kotası da yok. Hakiki tövbe ile hayat boyunca işlenen günahları bir anda silinebilir.

7270 - Hz. Ebu Hureyre radıyallahu anh anlatıyor: "Resülullah aleyhissalâtu vesselam
buyurdular ki: "Günahlarınız semaya ulaşacak kadar çok bile olsa, arkadan tevbe etmişseniz, günahınız mutlaka affedilir."

9757- Ebû Hureyre radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallailahu aleyhi ve sellem buyurdu

"Bir kul günah İsler ve: 'Allahım! Benim günahımı bağışla!' der. Allah da şöyle buyurur: 'Kulum günah işledi. Kendisini hem affedecek hem de sorumlu tutacak bir Rahbinin bulunduğunu bildi.' Kul dönüp tekrar günah işler ve: 'Allahım! Beni bağışla!' der. Allah da: 'Kulum günah isledi. Hem affedecek hem de. sorumlu tutacak bir Rabbinin bulunduğu*nu bildi' der. Kul tekrar dönüp günah işler ve: 'Rabbim günahımı bağışla!' der. Allah da:

'Kulum günah işledi, affedecek ya da sorumlu tutacak bir Rabbinin bulunduğunu bildi. Haydi istediğini yap! Ben seni bağışladım' buyurur." |Buhârî ile Müslim.|

9758- Enes radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallailahu aleyhi ve sellem buyurdu

"Allah Teâlâ buyurdu: "Ey Ademoğlu! Bana dua ettiğin, benden umduğun sürece aldırmam, sende olan (hataları) affederim. Ey Âdemoğlu! Günahların gök bulutlarına ulaşsa bile af dilediğinde günahlarını bağışlarım. Ey Ademoğlu! Bana şirk koşmaksızın yer dolusu hatalarla gelip huzuruma çıksan, sana yer dolusu mağfiretle gelirim." [Tırmizî.]

21. Ebû Saîd Sa`d İbni Mâlik İbni Sinân el-Hudrî radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Vaktiyle doksan dokuz kişiyi öldürmüş bir adam vardı. Bu zât yeryüzünde en büyük âlimin kim olduğunu soruşturdu. Ona bir râhibi gösterdiler.
Bu adam râhibe giderek:
– Doksan dokuz adam öldürdüm. Tövbe etsem kabul olur mu? diye sordu.
Râhip:
– Hayır, kabul olmaz, deyince onu da öldürdü. Böylece öldürdüğü adamların sayısını yüz’e tamamladı. Sonra yine yeryüzünde en büyük âlimin kim olduğunu soruşturdu. Ona bir âlimi tavsiye ettiler. Onun yanına giderek:
– Yüz kişiyi öldürdüğünü söyledi; tövbesinin kabul olup olmayacağını sordu.
Âlim:
– Elbette kabul olur. İnsanla tövbe arasına kim girebilir ki! Sen falan yere git. Orada Allah Teâlâ’ya ibadet eden insanlar var. Sen de onlarla birlikte Allah’a ibadet et. Sakın memleketine dönme. Zira orası fena bir yerdir, dedi.
Adam, denilen yere gitmek üzere yola çıktı. Yarı yola varınca eceli yetti.
Rahmet melekleriyle azap melekleri o adamı kimin alıp götüreceği konusunda tartışmaya başladılar.
Rahmet melekleri:
– O adam tövbe ederek ve kalbiyle Allah’a yönelerek yola düştü, dediler.
Azap melekleri ise:
– O adam hayatında hiç iyilik yapmadı ki, dediler.
Bu sırada insan kılığına girmiş bir melek çıkageldi. Melekler onu aralarında hakem tayin ettiler.
Hakem olan melek:
– Geldiği yerle gittiği yeri ölçün. Hangisine daha yakınsa, adam o tarafa aittir, dedi.
Melekler iki mesâfeyi de ölçtüler. Gitmek istediği yerin daha yakın olduğunu gördüler. Bunun üzerine onu rahmet melekleri alıp götürdü.
Buhârî, Enbiyâ 54; Müslim, Tevbe 46, 47, 48

Sahîh(-i Müslim)deki bir başka rivayete göre:
“O kimse iyi insanların yaşadığı köye bir karış daha yakın olduğundan oralı sayıldı. “
Sahîh(-i Müslim)deki bir diğer rivayete göre:
“Allah Teâlâ öteki köye uzaklaşmasını, beriki köye yaklaşmasını, meleklere de iki mesâfenin arasını ölçmelerini emretti. Adamın beriki köye bir karış daha yakın olduğu görüldü. Bunun üzerine affedildi. “
Bir başka rivayette ise:

“Adam göğsünün üzerinde öteki köye doğru ilerledi” denilmektedir.
23. Ebû Nüceyd İmrân İbni Husayn el-Huzâî radıyallahu anhümâ’dan rivayet edildiğine göre Cüheyne kabilesinden zina ederek gebe kalmış bir kadın Peygamber aleyhisselâm’ın huzuruna geldi ve:
– Yâ Resûlallah! Cezayı gerektiren bir suç işledim. Cezamı ver, dedi.
Bunun üzerine Peygamber aleyhisselâm kadının velisini çağırttı. Ona:
– “Bu kadına iyi davran! Doğum yapınca bana getir!” buyurdu.
Adam Resûl-i Ekrem’in buyurduğu gibi yaparak kadını doğumdan sonra getirdi.
Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem kadının üzerine elbisesinin iyice bağlanmasını emretti; sıkı sıkıya bağladılar. Sonra Peygamber aleyhisselâm’ın emri üzerine taşlanarak öldürüldü. Daha sonra Resûl-i Ekrem kadının cenaze namazını kıldı.
Hz. Ömer:
– Yâ Resûlallah! Zina etmiş bir kadının namazını mı kılıyorsun? diye sorunca Hz. Peygamber şunları söyledi:
– “O kadın öyle bir tövbe etti ki, şayet onun tövbesi Medine halkından yetmiş kişiye taksim edilseydi, hepsine yeterdi. Sen Cenâb-ı Hakk’ın rızasını kazanmak için can vermekten daha üstün bir şey biliyor musun?”

Müslim, Hudûd 24. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Hudûd 24; Nesâî, Cenâiz 64

Tövbeyi geciktirme yarın olur sen olmazsın. Ölüm anında insan en kolay yapabildiği nefes alma işini bile zorlanarak yapar geciktirirsen tövbe nasip olmayabilir.

7274 - Abdullah İbnu Amr radıyallahu anh arılatıyor: "Resülullah aleyhissalâtu vesselâm
buyurdular ki: "Allah Teala hazretleri, kulun tevbesini, can boğaza gelmedikçe kabul eder."


18. Ebû Hüreyre radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Güneş batıdan doğmadan önce kim tövbe ederse, Allah onun tövbesini kabul eder. “
Müslim, Zikir 43

19. Ebû Abdurrahman Abdullah İbni Ömer İbni’l-Hattâb radıyallahu anhümâ’dan rivayet edildiğine göre Resûl-i Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Bir kul can çekişmeye başlamadığı sürece, Allah Teâlâ onun tövbesini kabul eder. “

Tirmizî, Daavât 98. Ayrıca bk. İbni Mâce, Zühd 30

9748- Safvân bin Assâl radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu

"Batı yönünde bir kapı vardır. Enine bir süvari kırk ya da yetmiş yıl yürür de yine (o mesafeyi) zor kateder. İşte Allah gökleri ve yeri yarattığı gün o kapıyı da yaratmış ve tevbe için devamlı olarak açık bırakmıştır. Güneş ondan doğuncaya kadar o kapı kapanmayacaktır." [Tirmizî]

9749- Ebû Hureyre radiyallahu anh'dan; (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu

"Kim güneş batıdan doğmadan önce tevbe ederse, Allah onun tevbesini kabul eder." [Müslim]

9750- İbn Ömer radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu

"Allah kulunun tevbesini can gırtlağa gelmedikçe kabul eder." [Tîrmizi]

9751- Ebû Mûsâ radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu


"Güneş batıdan doğuncaya kadar, Allah gündüz günah işleyenleri affetmek için gece, gece günah işleyenleri de bağışlamak için gündüz elini (yani rahmetini, mağfiretini) açar (artırır, uzatır)."[Müslim] Yoksa Allah'ın bizim anladığımız manada eli yoktur o bunlardan beridir. (münezzehtir)

Elinde günahı yapacak imkânı olmadığından dolayı sözde pişmanlık geçerli değildir. Örneğin yaşlandığından dolayı zinayı bırakmak gibi. Tabi ki samimiyse yine affedilir.

Her günü tövbe ile sonlandıralım borç defterimizi günah defterimizi günlük sıfırlayalım.


14. Ebû Hüreyre radıyallahu anh, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’i şöyle buyururken işittiğini söylemiştir:
“Vallahi ben günde yetmiş defadan fazla Allah’dan beni bağışlamasını diler, tövbe ederim. “
Buhârî, Daavât 3. Ayrıca bk. Tirmizî, Tefsîru sûre (47) İbni Mâce, Edeb 57

15. Egarr İbni Yesâr el-Müzenî radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Ey insanlar! Allah’a tövbe edip ondan af dileyiniz. Zira ben ona günde yüz defa tövbe ederim. “
Müslim, Zikir 42. Ayrıca Ebû Dâvûd, Vitir 26; İbni Mâce, Edeb 57

Dualarımızın kabulüne engel ne günahımız varsa affeyle Ya Rabb. Âmin


Hz. İbnu Mes'ud (radıyallâhu anh) anlatıyor: 'Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) duayı üç kere yapmaktan, istiğfarı üç kere yapmaktan hoşlanırdı.'

Ebû Dâvud, Salât 361, (1524).


KONUYLA ALAKALI DİĞER HADİSLER

24. İbni Abbas ve Enes İbni Mâlik radıyallahu anhüm’den rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“İnsanoğlunun bir dere dolusu altını olsa, bir dere daha ister. Onun ağzını topraktan başka bir şey doldurmaz. Ama Allah, tövbe edenin tövbesini kabul eder. “
Buhârî, Rikak 10; Müslim, Zekât 116-119. Ayrıca bk. Tirmizî, Zühd 27, Menâkıb 32, 64; İbni Mâce, Zühd 27

25. Ebû Hüreyre radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Biri diğerini öldüren ve her ikisi de cennete giren iki kişiden Allah Teâlâ hoşnut olur. Bunlardan biri Allah yolunda savaş ederken diğeri tarafından öldürülür. Katil olan da daha sonra tövbe eder, müslüman olur, o da Allah yolunda savaşırken şehid düşer. “

Buhârî, Cihâd 28; Müslim, İmâre 128, 129. Ayrıca bk. Nesâî, Cihâd 38; İbni Mâce, Mukaddime 13

9763- İbn Ömer radiyallahu anh'dan: "Uyeyne bin Hısn, Ömer'e dedi ki: 'Yazık ey Hattâb'ın oğlu! Bize vermiyor, üstelik aramızda adaletle de hükmetmiyorsun. ' Hz. Ömer buna çok öfkelendi ve onun üzerine yürümek İstedi.


Bunun üzerine Hurre (bin Kays) şöyle dedi: 'Ey Müminlerin emin! Allah Peygamberi sallallahu aleyhi ve sellem'e şöyle buyurmuştur: 'Af yolunu tut, maruf olanı emret ve cahillerden yüz çevir!'(A! râf, 199) Biliyorsun ki bu adam cahillerdendir.' Vallahi Hurre ayeti okur okumaz Ömer nefsine hakim oldu ve ayeti aşmayıp orda durdu. Zaten o Allah'ın kitabını kendine sınır edinen ve aşmayan biriydi. [Buhârî] 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder